Çin ve Tek Çocuk Politikası
| Fatmanur Yıldırım |
Kasım 2019’da Stuart Gietel-Basten ve ark. tarafından yayımlanan makalede Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) tarafından uygulanan Tek Çocuk Politikası (TÇP), kronolojik olarak mercek altına alınmış ve nüfus, toplam doğurganlık rakamları kullanılarak incelenmiştir [PLoS One, 14(11),e0220170 2019 Nov 6 eCollection 2019]. Çin Halk Cumhuriyeti yöneticileri 1970 yılında yüksek doğum oranlarından dolayı, mevcut kaynakların kapasitesi hakkında giderek endişe duymaya başlamış ve nüfus artışını dengede tutabilmek amacıyla çeşitli politikalara ve düzenlemelere başvurmuştu. Nüfus kontrolü amacıyla eleştirilen radikal düzenlemelerden biri de tek çocuk politikasıydı. Nüfus artışının hangi seviyede kontrol altına alınabileceği tahmin edilemese de TÇP çerçevesinde başlatılan kürtaj, onaylanmamış sterilizasyon yöntemleri ciddi sağlık problemlerine yol açmasının yanında, kurumsal mali usulsüzlükler ve dengesiz cinsiyet oranları gibi sonuçlara sebep olmuştur. Zamanla ortaya çıkması muhtemel, dramatik sonuçların yanında toplumda psikolojik ve sosyolojik problemlere de neden olmuştur. Fakat doğum sayısında ki azalmayla birlikte nüfus artışının kontrol altına alınabileceği düşüncesi devlet yöneticileri tarafından yararlı bir uygulama olarak kabul edilmiş ve farklı otoritelerin sert eleştirilerine rağmen uzun yıllar boyunca uygulamaya devam edilmiştir.
Öte yandan TÇP’nin dünya üzerinde yalnızca kötü eleştiriye tâbi tutulduğunu söylemek doğru olmayacaktır. The Economist Dergisi’nin 2014 yılında yaptığı “Tek Çocuk Politikası tahmini 1.3 ton karbondioksit salınımını önlemiş olma özelliğiyle küresel ısınmayı yavaşlatmak için dördüncü en büyük eylemdir.” açıklaması bu duruma örnek olarak verilebilir.
Nüfus artış hızını tehlikeli gören Çin Halk Cumhuriyeti yöneticileri ilk olarak daha ılımlı kabul edilebilecek “Daha Sonra-Daha Uzun Vadede-Daha Az” isimli uygulamayı 1973 yılında hayata geçirmişlerdir. Evlenmenin ertelenmesi, daha geç çocuk sahibi olma ve daha az çocuk sahibi olmayı teşvik eden bu uygulama kentlerde yaşayan kadınların 25, erkeklerin ise 28 yaşından önce, kırsal alanlarda yaşayan kadınların 23 erkeklerin ise 25 yaşından önce evlenmemesini önermiştir. İnsanlara daha uzun aralıklarla daha az çocuk tavsiyesinde bulunulan düzenleme 1979 yılında istenilen sonuçların alınamaması nedeniyle yerini TÇP’ye bırakmıştır. Politikanın uygulamaları içerisinde çiftlere doğum kontrol yöntemleri ve aile planlaması gibi konularda eğitim ve hizmetler verilmiştir. Çiftlerin hangi doğum kontrol yöntemlerini kullanacağı konusundaki özgürlükler, yöneticiler tarafından “hafif” olarak derecelendirilmiştir. Doğum kontrol seçenekleri arasında; ilk doğumdan sonra kadınlar için Rahim İçi Aygıt (RİA) yerleştirme, ikinci doğumdan sonra çiftler için sterilizasyon ve üçüncü gebelik için kürtaj kampanyaları gibi ‘şok yöntemler’ uygulanmıştır.
Politikanın halk tarafından tepki almasının ardından, 1990 yıllından sonra bir ailede birden fazla çocuğa izin verilme durumu; cinsiyet/demografik özellikler (kırsal alanda yaşayan çiftin tek kızı varsa), ekonomik durum (çiftler riskli meslek gruplarında çalışıyorlarsa), siyasi etik/sosyal özellikler (eğer çift azınlık etnik bir gruba aitse), yetki (çiftin ilk çocuğu öldüyse, fiziksel olarak özürlü ise) gibi kategorilere ayrılarak uygulanmaya geçirilmiştir.
2001 yılında, ÇHC’de “Nüfus ve Aile Planlama Yasası” gündeme getirilmiştir. Bu yasa halkı tek çocuk politikasına teşvik etmesine rağmen; çiftlere ne zaman çocuk sahibi olacağına karar verme hakkı, ikinci bir çocuğa izin verilirse çocuklar arasında ne kadar zaman olacağı ve kontraseptif yöntemlerini seçme hakkı tanımıştır. Sert nüfus kontrol politikaları, bir ebeveynin tek çocuğu olması durumunda ikinci bir çocuğa izin verilebileceği şartı açıklandığında 2013’te daha da gevşetilmiştir. İlerleyen yıllarda radikal nüfus kontrol politikaları daha da gevşetilmiş ve 2015 yılında 2018’de uygulamaya geçirilmek üzere İki Çocuk Politikası’nın uygulamaya geçirileceği açıklanmıştır. Bu değişimin en büyük nedeni olarak TÇP’nin nüfus üzerinde somut bir etki sağlamadığı düşüncesi verilebilmektedir. Gietel-Basten ve arkadaşları son söz olarak nüfus kontrol politikalarında yapılan radikal uygulamaların, somut yararlarının olamayabileceğinin yanında ciddi fizyolojik, psikolojik ve sosyal problemlere yol açacağını söylemişlerdir.