Duygusal Zekâmız Hissettiğimiz Eşitsizliğin Esiri mi?
Semanur Basin
Etkileşimde olduğumuz insanlarla empati yapabilmemiz sağlıklı bir iletişime olanak sağlarken, sağlıklı iletişimler üzere kurulmuş bir hayat da beraberinde huzuru getirmektedir. Gündelik hayatta çevremizle kurduğumuz iletişimde birçok parametreden etkilenen duygusal zekânın önemli bir yeri vardır. Bu etkenlerden birinin sosyoekonomik statü olduğu bilinmekle beraber henüz duygusal zekâ ile ilişkisinin düzeyi ve büyüklüğü kesin olarak belirlenememiştir. Bu konuda yüksek doğrulukta sonuçlara erişilemiyor olunması akıllara sosyoekonomik statü ile beraber duygusal zekayı etkileyebilecek farklı etkenlerin olabileceğini getirmiştir. 2021 yılında Amerika’da yürütülen bir araştırmada [Soc Psychol Personal Sci. 2022 Mar;13(2):608-617] subjektif ekonomik eşitsizliğin bu etmenlerden biri olup olmadığı araştırılmıştır.
Çalışmada bahsi geçen subjektiflik kavramı durumların bireysel kavranış şekilleridir. Subjektif sosyoekonomik statü kişinin kendini hangi sosyal sınıfa ait hissettiğini anlatmaktadır. Toplum geneline kıyasla yüksek gelirli olan bir kişinin kendini orta gelirli sınıfa ait hissetmesi subjektifliğe bir örnektir. Subjektif eşitsizlik ise toplumda zaten var olan eşitsizliği, bireyin nasıl ölçtüğü ve kendi payına düşen eşitsizliği nasıl algıladığını ifade etmektedir. Bu hususta subjektif eşitsizlik kavramında önemli olan hissedilen eşitsizliğin düzeyidir.
Araştırmada yürütülen 5 farklı deneyde iki ana hipotez test edilmiştir. Birinci hipotezde subjektif ekonomik eşitsizliğin yüksek olduğunu hissetmenin daha düşük duygusal zekâya sebep olacağı savunulmuştur. İkinci hipotezde ise sosyoekonomik statü ve subjektif ekonomik eşitsizlik beraber ele alınmıştır. Daha yüksek eşitsizlik hisseden grupta sosyoekonomik düzeyi yüksek olanların daha düşük bir duygusal zekâya sahip olacağı ileri sürülmüştür. Yürütülen bu beş farklı deneyin üçü birinci hipotezi, dördü ise ikinci hipotezi teorik olarak desteklemektedir.
Araştırmacılar bu deneylerde insanların duygusal zekâlarını ve subjektif kavramları nasıl algıladıklarını belirli yöntemlerle ölçmüş ve aralarındaki ilişkiyi irdelemiştir. Deneylerde duygusal zekâ ölçeği olarak duygusal algılama ve gözlerden hisleri anlama testleri uygulanmıştır. Subjektif ekonomik eşitsizlik ve sosyoekonomik statü ölçümü ise kademeli derecelendirmelerle belirlenmiştir. Ele alınan iki konunun da subjektif olması bu algıların manipüle edilip edilemeyeceğini düşündürmüştür. Deneylerden birinde testleri çözen kişilere eşitsizlik algılayışlarını manipüle etmek amacıyla videolar izletilmiş ve duygusal algılama testi bu videolardan sonra uygulanmıştır. Bu deney sonucunda subjektif ekonomik eşitsizlik düzeylerinin kolayca manipüle edilebileceği gösterilmiştir.
Yapılan analizler sonucunda kişinin hissettiği eşitsizlik düzeyinin büyüklüğü ile ölçülen duygusal zekâ arasında ters bir ilişki olduğu saptanmış ve bu ilişkinin sosyoekonomik statüsü yüksek olan kişilerde katlanarak arttığı görülmüştür. Ayrıca bu sonucun altında yatan farklı nedenler olabileceği belirtilmiştir. Öncelikle toplumda, ölçülen eşitsizlik arttıkça kişinin sosyoekonomik statüsünü bir üst basamağa taşımak için daha çok çaba sarf ettiği ve bunun bir sonucu olarak çevresine daha az ilgili olduğu öne sürülmüştür. Sosyoekonomik statüsü daha yüksek olan kişiler başkalarına ihtiyaç duymadan gereksinimlerini sağlayabilirler bu da onların diğer insanlara daha az bağımlı olmalarına sebep olabilmektedir. Sonuç olarak bu durumların kişinin duygusal zekasında düşüşe sebebiyet verebileceği belirtilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen verilerden kesin sonuçlara ulaşılamamakla beraber deneyin daha dengeli ekonomik dağılım gösteren ülkelerde yapılması önerilmiştir. Dolayısıyla objektif sosyoekonomik statü ve eşitsizliğin duygusal zekaya olan etkilerinin ileri bir araştırma olarak yapılabileceği belirtilmiştir.
Nihayetinde ekonomik eşitsizliği algılayışımız çevremize, arkadaşlarımıza, ailemize olan ilgi düzeyimizi ve onlarla olan etkileşimimizi etkilemektedir. Bu etkinin düzeyi henüz kesin bir şekilde belli olmasa da kolayca manipüle edilebilen bu olguları, doğru değerlendirmenin çevreyle kurduğumuz ilişkiyi olumlu yönde etkileyebileceği unutulmamalıdır.