Dünya Gıda Sisteminin Tanzimi Üzerinde Küresel Isınmanın Etkileri
Çağrı Emin Şahin
Tarımsal genişleme ve verimin arttırılmasıyla gıda üretiminin gelişimi sayesinde küresel yetersiz gıda sorunuyla mücadelede oldukça yol kat edilmiştir. Son 60 yıldır gıda talebi baş döndürücü bir hızda artmasına rağmen yetersiz beslenen insan sayısında düşüş görülmüştür. Yüksek verimli tahıl çeşitleri, sentetik gübre üretimi, pestisitler ve tarımsal işçiliğin mekanizasyonu bu gidişatta önemli yer tutmaktadır. Yine de küresel yetersiz beslenmenin ve mikrobesin eksikliklerinin sağlık sorunları içerisindeki oranı yüksektir. İki milyardan fazla insan, bir veya daha fazla mikrobesin yetersizliğinden muzdarip durumdadır.
Beş yaş altı 160 milyon çocuk sağlıklı boy ortalamasından daha kısa, 50 milyon çocuk gerektiğinden daha zayıftır. 790 milyon kişi günlük ihtiyacı olduğundan daha az yani yetersiz enerji almaktadır. Yıllık üç milyon çocuk gıda yetersizliğinden ölmektedir. Bu sayı dünya üzerinde bir yıl içerisinde ölen tüm çocukların yarısını oluşturmaktadır. Diğer yandan 38 milyon çocuk aşırı kiloludur. Her 8 yetişkinden birisi olmak üzere yaklaşık 672 milyon insan obezdir. Obezite öncelikle gelişmiş ülkelerde ön sıralara oynayan bir sağlık sorunu olarak ortaya çıksa da, son araştırmalar gelişmekte olan ülkelerde de sıklığının günbegün arttığını göstermiştir. Yani beslenme yetersizliği ve obezite aynı ülkelerde, birlikte artış göstermektedirler.
1950’lerde dünyada hızla artan gıda üretim kapasitesini ifade etmek için kullanılan “Yeşil Devrim”den beri, gıda üretimi artış göstermektedir. Söz konusu bu artışa yükselen gıda talebi ve artan dünya nüfusu da eşlik etmekte ve bu durum, gün geçtikçe daha çok sorun teşkil etmektedir. Gıda üretim kapasitesinin artış hızı düşerken, nüfus ve gıda talebi artış hızı yükselmektedir. Dünya kendi kendine yetebilmek ve üretimini yeterli seviyede tutabilmek için, içinde bulundurduğundan daha fazla suya, daha fazla ekilecek alana ve çok daha fazla gıdaya erişmek zorunda kalacaktır. Bu durum insanları günden güne gezegenin farklı sistemlerini (orman, dağ vb.) daha vahşice dönüştürmeye zorlamakta ve gıda krizinin 21.yy’ın en önemli sorunlarının başında görülmesine neden olmaktadır.
Bu yazıda küresel ısınmanın dünya gıda tanzimini hangi mekanizmalarla etkilediği ve etkileyeceği konuyla ilgili yapılmış bilimsel çalışmalara dayanarak değerlendirilmiştir. Gıda üretiminden tüketimine, gıdaya erişimden gıda güvenliğine dek konular ele alınmış ve bireysel Dünya Gıda Sisteminin Tanzimi Üzerinde Küresel Isınmanın Etkileri Çağrı Emin Şahin 24 hayatsağlık ve toplumsal önerilerde bulunulmuştur.
Küresel ısınma da tıpkı gıda krizi gibi 21.yy’ın en önemli sorunlarındandır ve gıda krizini daha derinleştirecek niteliklere haizdir. Bilindiği üzere gıda üretimi, tarımsal üretimin miktarı ve besin kalitesinin yanında; toprak kalitesi, su mevcudiyeti, güneş ışığı, karbondioksit, sıcaklık uygunluğu ve bazı durumlarda tozlayıcı bolluğu gibi uygun biyofiziksel kaynakların dinamik dengesine bağlıdır. Küresel ısınmayla birlikte artan sıcaklıklar ve ani-şiddetli yağmur boşalmaları, ekinleri olumsuz etkilerken; su kıtlığı artışına, balıkçılığın azalmasına ve tozlaşmayı sağlayan böceklerin ekosistemden dışlanmasına yol açmaktadır. Tıpkı patojenlerden veya hava kirliliğinden olduğu gibi belli hava şartları altında da üretim azalmaktadır. Ayrıca gelişmekte olan coğrafyalarda tarımsal üretim büyük ölçüde fiziksel emeğe bağlıdır. İklim değişikliğinin, tarımsal üretimin bu boyutlarının her birini etkilemesi beklenir. Bu etkilenmelerin istisnaları bulunmakla birlikte genellikle olumsuz etki görülmektedir.
Geçtiğimiz on yılda, 2006-2015 arasındaki küresel toprak sıcaklıkları, yirminci yüzyıl ortalamasından 1,0 0C daha sıcak seyretmiştir. Gelecek yıllarda, ılımlı bir sera gazı emisyonu senaryosunda bile, bu emisyonun şu anda dünyanın birçok bölgesinde yaşanan en aşırı sıcaklıkları aşan ortalama yaz sıcaklıklarına yol açması beklenmektedir. Küresel ısınma suyun tedarikini; yeraltı su birikmelerinin düzeninin bozulması, buzulların erimesi ve karların erken dönemlerde erimeye başlaması, tuzlu suyun akarsular gibi tatlı su kaynaklarına karışması gibi farklı yollardan etkileyebilmektedir. Yapılan çalışmalar, kutuplarda iklim özelliklerinin bozulmaya başladığını ve ekvatora doğru etkisini genişleteceğini göstermektedir. Ani ve yoğun yağışların olması, taşkın ve sele sebebiyet vermesi bu durumun ilk işaretlerindendir. 30 0 C’nin üzerindeki hava sıcaklıkları yağmurla beslenen gıdalar için verimli değildir. Bu etkinin ilerleyen dönemlerde artacağı ve ekinlerin veriminde ciddi düşüşlere yol açacağı tahmin edilmektedir. Kötü şartların sulamalı tarım yoluyla veya farklı tarım uygulamalarıyla dengelenebileceği düşünülmektedir. Yine de artan sıcaklıklar toprağın sürekli nem kaybetmesine yol açarak toprağın havalanmasını da engellemekte ve verimi düşürmektedir. Özellikle dünya gıda tüketiminin temel taşlarından buğday ve mısırın veriminin düşeceği, pirincin ise daha az etkilenmesi beklenmektedir. Küresel ısınmanın faydası olarak ise; atmosferik karbondioksitin konsantrasyonunun artmasıyla yüksek enlemlerde potansiyel verimlilik artışına yol açabileceği düşünülmektedir.
Sonuç olarak; tarım, balıkçılık ve hayvancılık etkilenerek küresel ısınmanın gıda üretimini etkilemesi mümkündür. Elbette gıda tanzimi yalnızca arz ile ilişkili bir durum değildir. Ayrıca gıdaya erişim, talebi karşılayabilme ve tüketme alışkanlıkları ile de ilgilidir.
Gıdaya Erişim
Gıda yetmezliği için dünya üzerinde en riskli bölgeler Sahraaltı Afrika ve Güney Asya’dır. Her iki bölge için de küresel ısınmanın sorunlarından çok çatışma, kaynakların dağıtımı sorunları gibi diğer durumlar ön plana çıkmaktadır. Bu noktada “gıda erişimi” de gündeme gelmektedir. Uluslararası Gıda Politikası Araştırma Enstitüsü’nün IMPACT (Uluslararası Tarım Ürünleri ve Ticaret Politika Analizi) modelini kullanarak yaptığın simülasyonlarda, dünyadaki en önemli üç tahıl tanesinin (buğday, pirinç ve mısır) enflasyona göre düzeltilmiş fiyatlarının artacağını göstermektedir. Artışın 2050’ye dek %31 ile %106 arasında olması tahmin edilmektedir. Yüksek gıda fiyatlarının, yoksulluğu ve düşük gıda güvenliğini yalnızca kentsel fakirler için (bu kesime etkisi kesin olduğu için) değil, aynı zamanda kendi ürettiğini de tüketebilen kırsal kesimdeki insanlar için de artıracağını göstermektedir. Düşük ekonomik-büyüme/hızlı iklim değişikliği senaryosunda, dünyadaki bütün ülkelerin %43’ü, yüzyılın sonuna kadar mutlak olarak şimdi olduğundan daha fakir olacaktır. Tüm senaryolardan gelen niteliksel mesaj açıktır: Belirsiz iklim değişikliği, gelişmekte olan dünyada gıda üretimini olumsuz etkilemese bile gıda elde etmek için büyük ölçüde zayıflamış tüketici satın alma gücü anlamına gelebilecektir. Büyük ekonomik kayıplara da yol açma potansiyeline sahiptir. Gelişmiş mahsul verimi, toplam küresel üretim seviyesini yükseltse bile, gelişmekte olan ülkelerdeki pazarlar ve gıda sistemleri, küresel pazarda mevcut gıdalara ulaşmak için mücadele etmeye devam edebilir. Gıdanın üretildiği ve satıldığı yer ile yiyeceğin ihtiyaç duyulduğu yer arasındaki kopukluk, iklim değişikliğinin düşük enlemli tarım alanları üzerindeki beklenen etkileri nedeniyle daha da genişleyebilir. Bu tehlikeler, önümüzdeki on yılda gelişmekte olan ülkelerin şehirlerinde gerçekleşmesi beklenen demografik değişimlerle (çoğunlukla göçe bağlı nüfus artışı) birlikte düşünüldüğünde önlem alınmazsa ciddi sıkıntılara yol açabilecektir.
Bununla birlikte, etkilerin büyüklüğü, ülkeler içindeki zenginliğe ve ayrıca yiyecek grubuna bağlı olarak değişecektir. Literatürden çıkarılan ders, yerel analizlerin gerekli olduğudur. Gıda fiyat artışlarının gıda güvenliğine etkisi, ekonominin yapısına, gıda fiyatlarındaki fiyat değişimlerinin göreceli büyüklüğüne ve çiftçilerin esnek ekolojik ve ekonomik koşullara adapte olma yeteneğine bağlıdır.
Gıda Güvenliği
Gıda güvenliği, piyasaların arz ve talep dinamiklerinden bağımsızdır. Yiyecek stoklarının bozulma ve zararlılara karşı korunması, güvenli ve besleyici yiyecekler pişirilmesi ve tüketilen besinlerin emilmesi ve saklanması için yeterince sağlıklı olması gerekmektedir. Güvenli su ve sanitasyon sistemleri olmadığı zaman, aşırı yağışlar ve uzun süreli kuraklıklar; aşırı derecede patojen bakteri, parazit, mikotoksin ve bir dizi virüsün su kaynaklarını enfekte etmesine neden olur. Nitekim son dönemlerde ülkemizde de gördüğümüz su kaynaklı nörovirüs gibi etkenlerden veya zoonoza bağlı salgın hastalıklar bunu destekler niteliktedir. Oluşan enterik enfeksiyonlar ve ishalli hastalıklar, çocuğun beslenme durumu, büyümesi ve gelişimi üzerinde derin etkilere de sahip olmaktadır. 1986-2007 yılları arasında dünya genelinde 70 ülkenin ulusal olarak temsili olan demografik ve sağlık araştırmalarına ilişkin yapılan 171 ekolojik analizde, iyileştirilmiş temizlik ve suya erişimin, 5 yaşın altındaki çocuklarda boy gelişim geriliği seviyelerinin azalması ile anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur.
Yiyecek kaybını ve atık miktarını azaltmak da gelecekteki talebin karşılanmasına yardımcı olabilir. Mevcut üretim, lojistik ve tüketim sistemleri küresel gıda üretiminin neredeyse üçte birinin (yıllık 1.4 milyar ton) ya kaybedilmesine ya da boşa gitmesine neden olmaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki gıda atıklarının çoğu tüketici hanelerinde gerçekleşirken, gelişmekte olan bölgelerde bu atıklar pazarlara ulaşmadan önce büyük ölçüde haşere gibi zararlılardan ve mantarlardan kaynaklanmaktadır. Hane tüketiminde lavaboya dökülen yağlar su kaynaklarının kirlenmesinde önemli etkenlerdendir. Tarım alanlarında yanlış ve bilinçsiz sulamanın kullanımı da orta-uzun dönemde su havzalarına zarar vermektedir.
Çevresel değişimin daha iyi yönetimi, özellikle sera gazı emisyonlarının ve diğer kirleticilerin azaltılması ve arazi, su ve kimyasalların tarımsal kullanımındaki bilincinin ve verimliliğin arttırılması birçok ulusal gıda sistemindeki mevcut stresi hafifletecektir. Küresel ısınma gıda tanzimini tarım, hayvancılık ve balıkçılık gibi üretim süreçlerinin verimini azaltarak, üreticiyi yeni yöntemler bulmaya zorlayarak henüz gıdanın ortaya çıkmasından bile önce etkilemeye başlamaktadır. Bin bir zorlukla üretilen gıdalar, küresel ısınmanın tetiklediği değişimlerin arttırdığı düşük gıda güvenliği ve ortaya çıkarttığı lojistik sıkıntılarıyla gıdaya erişimi de zorlaştırmaktadır. Bununla birlikte artan dünya nüfusuna eşlik eden kıtlıklar, savaşlar ve göçlerle birlikte gıda üretim-tüketim dengesinin korunamaması da küresel ısınmanın dolaylı sonuçlarındandır. Geçtiğimiz her gün dengeyi bulmak ve öncelikleri iyi ayarlamak daha da hayati öneme sahip olacaktır. Küresel ısınmanın dünyayı yeniden şekillendireceğini göz ardı etmeden, önlemler ve yeni uygulamalarla sorunların çözümünü aramak, küresel boyutlarda tartışılan meseleye ulusal düzeyde hazırlıklı olmak gerekmektedir.
Kaynakça
1. IFPRI (Int. Food Policy Res. Inst.) 2015. Global Nutrition Report Actions and Accountability to Advance Nutrition and Sustainable Development. Washington, DC: IFPRI
2. Black RE, Victora CG, Walker SP, Bhutta ZA, Christian P, et al. 2013. Maternal and child undernutrition and overweight in low-income and middle-income countries. Lancet 382:427
3. FAO, IFAD, UNICEF, WFP and WHO 2018. The State of Food Security and Nutrition in the World 2018. Building climate resilience for food security and nutrition. Rome, FAO
4. Whitmee S, Haines A, Beyrer C, Boltz F, Capon AG, et al. 2015. Safeguarding human health in the Anthropocene epoch: Report of The Rockefeller Foundation–Lancet Commission on planetary health. Lancet 386:1973–2028
5. Akalın M, 2014. “The Climate Change Impacts on Agriculture: Adaptation and Mitigation Strategies for these Impacts”, Hitit University Journal of Social Sciences Institute, Year 7, Issue 2, pp. 351-377
6. Battisti DS, Naylor RL, 2009. Historical warnings of future food insecurity with unprecedented seasonal heat. Science 323:240–44
7. Jim´enez C B, Oki T, Arnell NW, Benito G, Cogley JG, et al. 2014. Freshwater resources. See Ref. 74, pp. 229–69
8. Carlson RE, 1990. Heat stress, plant-available soil moisture, and corn yields in Iowa: a short- and longterm view. J. Prod. Agric. 3:293–97 9. Schlenker W, Roberts MJ, 2009. Nonlinear temperature effects indicate severe damages to U.S. crop yields under climate change. PNAS 106:15594–98
10. Davin EL, Seneviratne SI, Ciais P, Olioso A, Want T, 2014. Preferential cooling of hot extremes from cropland albedo management. PNAS 111:9757–61
11. Lobell DB, Hammer GL, McLean G, Messina C, Roberts MJ, Schlenker W, 2013. The critical role of extreme heat for maize production in the United States. Nat. Clim. Change 3:497–501
12. Barrett CB, 2010. Measuring food insecurity. Science 327:825–28
13. Nelson GC, Rosegrant MW, Palazzo A, Gray I, Ingersoll C, et al. 2010. Food Security, Farming, and Climate Change to 2050.Washington, DC: Int. Food Policy Res. Inst.
14. Ivanic M, 2008. Implications of higher global food prices for poverty in low-income countries.World Bank Policy Res. Work. Pap. 4594
15. Burke M,Hsiang SM, Miguel E, 2015. Global non-linear effect of temperature on economic production. Nature 527:235–39
16. Myers Si, Smith MR, Guth S, Golden C, Vaitla B, Mueller N, Dangour AD, Huybers P, 2017. Climate Change and Global Food Systems: Potential Impacts on Food Security and Undernutrition Annual Review of Public Health 38:1, 259-277
17. Morton JF, 2007. The impact of climate change on smallholder and subsistence agriculture. PNAS 104:19680–85
18. Parfitt J, Barthel M, Macnaughton S, 2010. Food waste within food supply chains: quantification and potential for change to 2050. Philos. Trans. R. Soc. B 365:3065–81
19. Rose JB, Wu F, 2015. Waterborne and foodborne diseases. In Climate Change and Public Health, ed. BS Levy, JA Patz, pp. 157–72. Oxford, UK: Oxford Univ. Press
20. Ngure FM, Reid BM, Humphrey JH, Mbuya MN, Pelto G, Stoltzfus RJ, 2014. Water, Sanitation, and Hygiene (WASH), environmental enteropathy, nutrition, and early child development: making the links. Ann. N. Y. Acad. Sci. 1308:118–28
21. Fink G, Gunther I, Hill K, 2011. The effect of water and sanitation on child health: evidence from the demographic and health surveys 1986–2007. Int. J. Epidemiol. 40:1196