Osmanlı Son Döneminde Hayvan ve Bitki Islahı Üzerine Bazı Arayışlar
Tuğba Aydeniz
Bu yazıda, Osmanlı’nın son dönemlerine ait hayvan ve bitki ıslahı ile ilgili bazı arayışlar ele alınacaktır. Ancak konunun genişliği dikkate alındığında başlığın derinlemesine bir yazıyı tanımladığı düşünülmemelidir. Dolayısıyla okuyacağınız metin, at, çiftlik hayvanları ve bazı bitkilerin ıslahı üzerine bir deneme niteliğindedir.
Arapça bir kelime olan ıslah, lügatte ifsadın zıddı olarak gösterilir. İfsad ise bozukluk, kargaşa, tabii olanın değişmesi anlamındadır. Buna göre ıslah kelimesi bir şeyin düzeltilmesi ve iyileştirilmesi mânâsına gelir.1 Konumuzla irtibatlı olarak ıslah kelimesi ise kuvvet, et-süt veya elde edilen mahsul açısından daha verimli sonuç almak ve hastalıklardan muhafaza etmek için çeşitli hayvan ve bitki türlerinin iyileştirilmesi anlamında kullanılmıştır.
Osmanlı Devleti’nde bazı hayvan ve bitki türlerini ıslahı maksadıyla yapılan girişimler ağırlıklı olarak 19. ve 20. yüzyıldadır. Mesela Sultan Abdülhamid dönemi iktisadi faaliyet sahaları olan tarım, hayvancılık, ticaret, madencilik ve sanayinin içerisinde tarım Osmanlı geleneksel ekonomik faaliyeti olarak ön plana çıkar. Sanayide Avrupalılar ile boy ölçüşecek durumda olamayan Osmanlı, tarımda ıslahın büyük masraflarla vücut bulabileceği gerçeğini de dikkate alarak yine tarıma yönelmeyi esas kabul etmiştir. Buna bağlı olarak tarımın gelişmesi için tarım üretiminin kalitesini ve miktarını artırmaya dönük bir program vücuda gelmiştir.2 Bunun için kurum ve kadroların ihdas edilmesi gayesiyle temelleri Tanzimat döneminde atılan bir dizi çalışma yürütülmüştür. Öncelikle İstanbul’da (1880), kısa sürede diğer vilayetlerde Ziraat ve Sanayi Odalarının kurulması, Ziraat Heyet-i Fenniyesi’nin tesisi, Orman Maadin ve Ziraat Nezareti’nin kurulması, ziraat mekteplerinin açılması gibi faaliyetler bunlara örnektir.3 Bitki ıslahı eğitimi ise Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlî’nin4 açılması (1892) ile başlamış ancak sonuç getirici faaliyetler Cumhuriyet’in ilanı sonrasında ortaya çıkabilmiştir.5
Halkalı Ziraat Mektebi’nin aynı adla yayımladığı Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlisi Mecmuasının ilk sayısında “Okulda mevcut bulunan emraz-ı nebatiye, haşerat ve kimya laboratuvarlarında ülkenin her tarafından gönderilen örnekleri incelemek ve bu incelemelerden elde edilen sonuçları ve tohum ıslah etme yöntemlerini yayınlamak”, önemli amaçlar içinde ikinci madde olarak yer almaktadır. Yine “Hayvancılığın vasıflarını ve hayvanların ıslah yöntemlerini anlatmak”, derginin yayın gayeleri arasındadır. Buna bağlı olarak mecmuada hayvan ıslahı, atların çoğaltılması, türlerin ıslahı gibi konularda da makaleler yer almıştır.6
Söz konusu derginin 4. sayısında yer alan “Nesl-i feres Islahı İçin Takip Edilecek Usûl Hakkında Mütâlaat” başlıklı yazıda insanlar ve hayvanlar için fazlasıyla tahripkâr olan cihan harbinin mecburi hâle getirdiği bir meselenin de hayvan ehlinin çoğaltılması olduğuna işaret edilmiştir.7 Yazının devamında, “…her ne kadar Meşrutiyet ile birlikte hükümet bu meselenin çözümünde ihtimam gösterse de mevcut siyasi şartların bu konunun takibine mani teşkil etmesi netice alınmasını güçleştirmektedir” denilerek, feresin yani atın nakliye ve zirai işlerdeki kullanım genişliğine atıfta bulunulup at için en önemli alanın harp vasıtası olmasına dikkat çekilmiştir. Harp sırasında at ihtiyacının temini zor olacağından bu hususta tedbirlerin önceden alınması gerektiğine, atların ıslahı ve çoğaltılmasının daha da önemli olduğuna işaret edilmiştir. Yazıda, at ıslahı hususunda 40-50 yıl sonrayı dikkate alarak takip edilmesi gereken bir programın teşkilinin mühim olduğu üzerinde durulmuştur. Buna göre memleketteki at ihtiyacının sayı olarak tespiti, bu sayıya bağlı olarak hangi hayvan ırklarının memleket topraklarında ne derece yetiştirilebileceği tetkik edilmelidir. Yerli atlardan çoğaltılabileceklerin hangilerinin yukarıda işaret edilen hizmetlerde kullanılacağı ve hangi hizmetler için dışarıdan damızlık at getirilmesi gerektiğinin de bu program dahilinde tespit edilmesine işaret edilmiştir. Bunun temel sebebi ağır koşum, ağır süvari ve topçu atlarının Osmanlı topraklarında yetiştirilememesidir. Yazıda, cins atların ıslahı ve çoğaltılmasına dair verilen Belçika, Almanya, kuzey Fransa, İngiltere ve Hollanda, Macaristan, Avusturya örneklerinde en dikkat çeken husus, atların kuvvetli ve iri olmalarıdır.
Yazıdan anlaşıldığına göre, ıslah gayesiyle ithal edilen atların Türkiye iklimine uymaması neticesinde istenen netice alınamamıştır. Bu yüzden Bulgaristan ve Belçika’dan alınması düşünülen hayvanlardan vazgeçilmiştir. Peki iklimin ithal edilen hayvanlar üzerindeki tesiri nedir? Yazar, bunu şu şekilde açıklamıştır: Damızlık olarak getirilen bu hayvanlar havası ve toprağı müsait olan kimi yerlerde yetiştirilse de zaman içinde birkaç nesil sonra kabiliyet ve kendilerine mahsus vasıflarını kaybetmeye başlarlar. Bu sebeple at ıslahı için yapılacakların başında halkın at ıslah ve çoğaltılmasına teşvik edilmesi, ahalinin elinde olan atların her sene teşkil edilen bir heyet tarafından muayene edilmesi, ıslah olunamayacak gibi olanların ve kusurluların sayı olarak tespiti veya bu durumda olanların çoğaltılmasına meydan verilmemesi gerekmektedir.8
Aynı derginin bir sonraki sayısında kara sığır ıslahı üzerine bir yazı, aynı yazar tarafından kaleme alınmıştır. Yazının ana muhtevası kara sığır hayvanlarının ıslah ve çoğaltılması üzerine olmakla birlikte bunun yöntemi veya yöntem arayışlarından ziyade bir durum tespitine yer verildiği görülmektedir. Buna göre Cihan harbinden önce tutulan istatistikler üzerinden mevcut büyükbaş hayvan sayılarına tahminen yer verilerek ihracat ve ithalat rakamlarından yola çıkılarak yaklaşık olarak kıymet bahaları hesaplanmıştır. Yazıda yerli ineklerle ilgili en büyük mesele ise hayvan cüsselerinin küçüklüğü olarak tespit edilmiştir. Bu durumun süt verimliliğine olan tesirleri Almanya, Hollanda, Avusturya ile yapılan mukayeselerle ele alınmıştır. Bu ülkelerdeki yıllık süt miktarı, yerli ineklerden senelik alınan süt miktarının 3 katından fazladır. Bu bilgi dikkate alınarak Türkiye’deki hayvan hastalıklarının ortadan kalkması için ihmal edilen çalışmaların yapılmasına özen gösterilmesi istenmiştir.9
Derginin çıkarıldığı dönem Cihan Harbi henüz sona ermemiştir. Bununla birlikte hayvan ıslahı üzerine kaleme alınan yazılarda Meşrutiyet dönemi övülürken bu konuda isabetli çalışmaların yapılamadığını yumuşak bir üslupla tenkit dikkati çeker.
Osmanlı Devleti’nde hayvan ıslahı konusunda çözüm yolları arayışı arşiv belgelerinde de görülmektedir. Nitekim Osmanlı Arşivi’nde yer alan bir belgede çiftçilik için kuvvetli ve cins hayvan lazım geldiğinden hayvan ve kuş cinsinin ıslahı hakkında Avrupa’da cari olan kaide ve uygulamaların bilinmesinin gerektiği, bunun bilinmemesinden dolayı Osmanlı topraklarında bazı cins hayvanların inkıraza uğradığına işaret edilmiştir.10 At başta olmak üzere büyükbaş ve küçükbaş hayvanların bunlardan başka kümes hayvanlarının iri ve semiz olmalarının önemine vurgu yapılırken kaz ve ördeklerin İngiltere’dekiler gibi ıslah edilmesi için ne gibi çareler uygulanabileceği üzere kafa yormak gayesiyle bu tür verimli hayvanlardan örneklerin de yer alacağı daimi bir serginin açılması ve bunun neticesine göre ileride birer numune çiftliği ile sergi açılmasının lüzumlu olduğuna dair hükümetin aldığı karar padişaha arz edilmiştir.11
Ziraatta ıslah üzerine yazılanlara ise 1918 tarihli Bağçevan isimli gazete vasıtasıyla bakalım. Bu gazete adından da anlaşılacağı gibi ziraat üzerinedir. İlk sayısında yer alan meyve ıslahı yazısında meyve yetiştiriciliği açısından son derece verimli topraklarda olunmasına, ürün çeşidi ve zenginliğine rağmen bu alana gerektiği gibi ehemmiyet vermeyen idare ve bürokrasi eleştirilir. Daha önce hayvan ıslahı konusunda da dikkatimizi çeken Avrupa burada karşımıza zirai başarı açısından çıkar. Yazıda, Belçika’dan verilen örnekler üzerinden meyveciliğin kıymetine işaret edilir. Avrupa’dan getirilen iyi örneklerde -kötü örnek zaten yoktur (!)- ürün kalitesi, çeşit bolluğu ve ziraata verilen önem üzerinde durulur. Menfi bir örnek ile “Memâlik-i Osmaniye’de numune ittihaz edilecek hiçbir meyve bağçesi yoktur” denilerek Avrupa ile mukayesede yine sınıfta kaldığımıza yer verilir. Beykoz’da Abraham Paşa’nın, Büyükderede Kara Kahya’nın 25 sene önce düzenledikleri meyve bahçelerinin orman halinden geldiğinden yakınan yazar, meyve ağaçlarının ihtiyarladıklarını ve ayrıcı vasıflarını tamamen kaybettiklerini söyler. Bu kayıpta en dikkat çektiği nokta, halkın meyvecilikte bilinç sahibi olmadığı yönündedir. Aynı zamanda eldeki bilgilerin de meyvecilikte yetersiz olduğunu söyleyerek bu konuda hiç istatistik olmamasını eleştirir. Topraklarımız bereketli ve meyveciliğe gayet müsait iken Avrupa’dan meyve ağacı getirilmesini tenkit eden yazar, ithal ağacın sebebinin bu işle uğraşanların yeterince çalışmaması ve aynı zamanda meyvecilikle ilgili bilgi ve kaynaklardan yararlanılmaması olduğunu söyler.12
Yukarıda işaret edilmeye çalışılan hayvan ve bitki ıslahına dönük teşebbüs ve çalışmalardan müspet bir netice çıkmadığı söylenebilir. İyi ve uzun vadeli bir çalışma programının yanında uzman bir ekibin de şart olduğu ıslah meselesi, çok boyutlu ve emek gerektiren bir çalışma olarak kabul edilmelidir. Sürdürülebilir bir ıslah politikası tarım ve hayvancılık açısından önemli bir kazançtır aynı zamanda. Tüm bunlar dikkate alındığında bilhassa hayvan ıslahı ile ilgili çalışmaların Cumhuriyet’in ilanından sonra daha kapsamlı ele alındığı görülmektedir. Bu süreçte bir yandan Avrupa’dan hayvan getirilmesi temin edilmeye çalışılmış diğer yandan hayvancılık konusunda tecrübe sahibi kimseler Türkiye’ye davet edilmiştir. Ayrıca Türkiye’den bazı isimler yetiştirilmek üzere yurt dışına gönderilmiştir.13
Kaynakça
- Ebû Nasr İsmail b. Hammad Cevherî, es-Sıhah Tâcü’l-luga ve Sıhahi’l-Arabiyye, thk. Şehabeddin Ebû Amr, “saleha”, Beyrut: Dâru’l-Fikr, 1998/1418, 1, 341
- Donald Quataert, Anadolu’da Osmanlı Reformu ve Tarım 1876-1908, çev. Nihal Gündoğan, Azat Zana Gündoğan, İstanbul: İş Bankası Yayınları, 2008, 3147.
- Ahmet Vurgun, “II. Abdülhamid Döneminde Zirai Eğitim Hamlesi: Hüdavendigar Hamidiye Ziraat Ameliyat Mektebi ve Numune Çiftliği (1891-1909)”, Selçuk Türkiyat, Nisan 2021, 51, 85-86.
- Okul hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Halkalı Ziraat Mekteb-i Alisi, Komisyon, İstanbul 2011; Volkan Çeşme, “Osmanlı’da Ziraati Modernleştirme Sürecince Halkalı Ziraat Mektebi (1892-1928): Kuruluşu ve İdari Yapısı”, Osmanlı Bilimi Araştırmaları, XV/2 (2014), 39-80.
- Bkz. Ahmet Bağcı, “Bitki Islahı; Gelişmeler ve (Ülkemiz İçin) Yapılması Gerekenler”, Türktob, Ocak-Mart 2013, 5, 24-27.
- Volkan Çeşme, “Halkalı Ziraat Mektebi: Eğitimi, Eğitimci Kadrosu, Örnek Çiftliği ve Yayınları”, Osmanlı Bilimi Araştırmaları, XVI/1 (2014), 94-95.
- At ıslahı hakkında yapılan çalışmalar ve kurulan cemiyet için bkz. Feyza Kurnaz Şahin, “II. Meşrutiyet Döneminde At Neslinin Islahına Yönelik Bir Örgütlenme Örneği: Islah-ı Nesl-i Feres Cemiyeti”, SEFAD (2022) 47, 315-334.
- Yorgi Bey, “Nesl-i feresin Islahı İçin Takip Edilecek Usûl Hakkında Bazı Mutalaat”, Halkalı Ziraat Mektebi Âlîsi Mecmuası, Kânun-ı sânî 1334, sayı: 4, 251-259.
- Yorgi Bey, “Kara Sığır Hayvanatımız Ne Haldedir Islah ve Teksiri İçin Ne Yapılmalıdır?”, Halkalı Ziraat Mektebi Âlîsi Mecmuası, Nisan 1334, sayı: 5, 314-325. Küçük baş hayvan ıslahında Ankara keçisinin ıslahı için alınacak tedbirlerde halkın konuya ilgisizliği, meselenin çözümüne dair sonuç alınamamasının sebebi olarak gösterilmiştir. Özkan Keskin, “XIX.Yüzyılda Ankara Keçisinin Islahına Yönelik Tedbirler”, Tarihte Ankara Uluslar Arası Sempozyumu Bildiriler Ankara 25-26 Ekim 2011, Ankara 2012, 737-748.
- BOA, İ. DH. 1119/87512 (25 Ca 1306/27 Ocak 1889).
- BOA, İ. DH. 1119/87512 (25 Ca 1306/27 Ocak 1889).
- Lütfi Arif, “Yerli Meyvelerimizi Islah Edelim”, Bağçevan, 1 Haziran 1334, sayı: 1, 4-6.
- Türkiye’de hayvan ıslahının gelişmesi ile ilgili bir çalışma için bkz. Sümeyra Bulan, Türkiye’de Hayvancılık (1923-1950), Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Sivas 2019.