Doğal Katil Hücreler Kanser Tedavisine Yeni Bir Bakış Kazandırıyor!
Züleyha Demirci
Kanser, birçok türevi olması ve sık karşılaşılması nedeniyle şüphesiz üzerinde en çok araştırmanın yapıldığı önemli bir halk sağlığı sorunu olarak gündemdeki yerini korumaktadır. Kanser tedavisine yönelik cerrahi, biyolojik, kemoterapi, radyoterapi, kök hücre terapisi, hormon tedavisi ve immünoterapi gibi tedavi yöntemleri olmasına rağmen, kanser iyileşme sürecini zorlaştıran hatta hastanın ölümüne sebebiyet veren metastaza kadar ilerleyebilmektedir. Primer tümörden kaynaklı metastazlar ile göçen kanser hücresi, bulunduğu yerde bir süre uyku halinde kalmaktadır ve genellikle primer kanser tedavi edildikten sonra aktif hale gelmektedir. Ana Louisa Correia ve arkadaşları Şubat 2021’de Nature’da yayımladıkları bir makale ile [Nature. 2021Jun;594(7864):566-571] kanser hücrelerini bu uyku halinden hangi tetikleyicinin uyandırdığı sorusunu ele almışlardır.
Çalışma, primeri meme kanseri olan karaciğer metastazı olmuş tümör hücrelerinin farelere enjekte edilmesi üzerine tasarlanmıştır. Araştırmacılar, uyku halindeki tümör hücrelerinin bulunduğu karaciğerde, normal karaciğere kıyasla, hücre sayısı ve yüzdesi bakımından en çok bulunan bağışıklık hücresi türünün Doğal Katil Hücre (DKH) olduğunu bulmuşlardır. Buna karşın metastaz yapmış dokuda DKH sayısının azalan bir seyir gösterdiği fark edilmiştir. DKH’nin çoğalmasını sağlayan interlökin-15 (IL-15) molekülü verildiğinde karaciğer metastazının olmadığı ve tümör hücrelerinin uyku halinin devam ettiği bulunmuştur. Sonuç olarak karaciğerde bulunan DKH’den oluşan havuzun boyutunun, uyku halinin devamlılığı yahut metastaz sürecinde etkili olduğu anlaşılmıştır.
Analiz esnasında DKH sayısındaki azalışa ters orantılı olarak, karaciğerde A vitamini depolamada ve sitokinler olarak bildiğimiz immün sistem habercileri gibi çeşitli proteinlerin taşınmasında yardımcı olan Hepatik Yıldız Hücrelerinin (HYH) aktifleştiği de fark edilmiştir. HYH, karaciğer hasarlarının onarımında etkin rol alan yardımcı hücrelerdir. Araştırmacılar, buradan edindikleri farkındalıkla da aktif HYH birikiminin karaciğer metastazını arttırdığını aynı zamanda da doğal katil hücrelerin sayısında da ciddi düşüşe sebep olduğunu bulmuşlardır.
Peki HYH, DKH çoğalmasını nasıl bastırmıştır? Bu soruya cevaben yapılan çalışmalarda, HYH’den salgılanan CXC ligand 12 (CXCL12) molekülünün doğal katil hücreler üzerinde bulunan CXC kemokin reseptörü 4 (CXCR4) ile etkileşime girdiği görülmüştür. Henüz mekanizması kesinleşmemiş olsa da bu etkileşimin DKH’nin azalmasında rol aldığı doğrulanmıştır. Neticede aktif HYH varken DKH ortamda azalmıştır. Bu durum karaciğerde, kanser haricindeki herhangi bir rahatsızlık sonucunda da benzer seyir göstermektedir.
DKH’nin interferon gama (IFN-y) proteini salgılayarak tümör hücrelerinin uyku halinde kalmaya devam etmelerini sağladığı anlaşılmıştır. In vitro IFN-y eklenmesi de kanser hücrelerini uyku haline sokabileceği bilinmektedir. Günümüzde INF-y tedavi etmek amacıyla verildiğinde aktif bir çözüm oluşturmasa da Correia ve arkadaşlarına göre hastalığın erken evrelerinde terapötik olarak kullanılabilinir.
Yapılan bu çalışma gösteriyor ki IFN-y, DKH ile birlikte uyku halinin kontrolünde anahtar bir role sahiptir. Dengenin bozulması uykudaki hücrelerin aktifleşmelerine fırsat sunar. Bu bağlamda akıllara DKH immünoterapisinin doku homeostazını korumak ve metastazı önlemek için terapötik bir ajan olarak kullanılıp kullanılamayacağı sorusu geliyor. Yayılan tümör hücrelerinin uyku halinden uyanmadan uzun yıllar uykuda kalmasını sağlamak da kanser tedavisi kapsamına girebilir ve bu yöntemle birlikte yeni tedavi yaklaşımları geliştirilebilir.