Sanayileşen Hava ile Şizofreniye Dönüşen Taze Zihinler
Günümüz dünyasında sanayinin birçok alanda geliştiğini görüyor ve bu gelişmeleri günlük yaşantımızda kullanıyoruz. En çok kullandığımız sanayi üretimlerinden birisi de taşıtlar. Ulaşım kolaylığı sağlamasının yanı sıra ürettiği azot dioksit (NO₂) sebebiyle sağlık sorunlarının temelinde hava kirliliği yer alıyor. Havadaki NO₂ miktarı, bölgeler arasında farklılık göstermekle beraber araçların ürettiği yan ürün olarak en çok şehirlerde, karayollarına yakın yerlerde ve uluslararası nakliye yollarının yakınındaki sahil alanlarında ve yanma sonucunda üretilip havaya karışıyor.
Son zamanlarda gündemde olan hava kirliliği ile şizofreni arasında ise çevre-hastalık ilişkisi olabileceği fikri öne sürülüyor. Üstelik dünya nüfusunun %92’si Dünya Sağlık Örgütü’nün temiz hava sınırlarını aşan yerlerde yaşıyor. Henüz gelişim çağında maruz kalınan etkenlerin ileride çeşitli sonuçlara sebebiyet vereceği önceden bilinen kemik bilgilerden biri. Dönemin getirdikleri göz önüne alındığında; “Çocukluk çağında hava kirliliği sebebiyle maruz kalınan NO₂, ilerleyen yaşlarda şizofreniye yol açabilir mi?” sorusunu akıllara getiriyor.
Kasım 2019’da yayımlanan [JAMA Netw Open. 2019 Nov 1;2(11):e1914401] bir çalışmada Danimarkalı araştırmacılar, çocukluk döneminde NO₂’ye maruz kalma, poligenik risk skoru ve şizofreni arasındaki ilişkiyi incelemiş. Çalışmaya Danimarka’da doğan, annesi ve babası bilinen, ikisi de Danimarka doğumlu olan, 10 yaşına kadar Danimarka’da yaşayan bir grup birey dâhil edilmiş. Danimarka Psikiyatri Merkezi tarafından tanı almış bireylerin bilgileri kullanılmış. Entegre Danimarka Hava Kirliliği Dağılım Modelleme Sistemi (THOR) ile hava kirliliği konsantrasyonu 1 km² alanlarla sınırlanıp, saatlik olarak kayıt altına alınmış. Bununla birlikte her bireyin yaşadığı çevrede maruz kaldığı NO₂ miktarını hesaplayabilmek için bireylerin adres değişikliklerinin resmi kaydı ile konut tarihçesi çıkarılmış ve bu bilgi ışığında günlük NO₂ maruziyetinin ortalaması hesaplanmış. Poligenik risk skoru ise Danimarka Yeni Doğan Tarama Biobank’ta bulunan kurumuş kan lekesi numunelerinden elde edilen DNA örnekleri kullanılarak ölçülmüş.
Çalışmanın sonucunda şizofreni tanısı almış bireylerde sağlıklı bireylere göre hem daha yüksek poligenik risk skoru olduğu hem de çocukluk çağında daha yüksek NO₂ maruziyeti tespit edilmiş. Hava kirliliği sebebiyle çocukluk çağında günlük NO₂’ye maruz kalma miktarında 10 µg/m3›lük bir yükselme şizofreni riskindeki artışa sebep olmuş. Günlük NO₂ değeri ortalama 25 µg/m3’ün üzerindeki alanlarda yaşayan bireylerin, 10 µg/m3’ün altında yaşayan bireylere göre daha fazla şizofreni riski taşıdığı saptanmış. Diğer bir etken olan poligenik risk skorunda ise, standart sapmada 1 birimlik artışın şizofreni riskini arttırdığı görülmüş. En yüksek seviyede poligenik risk skoru olan bireylerin, en düşük seviyede skor sahibi olan bireylere göre yine daha fazla şizofreni riski taşıdıkları sonucuna varılmış.
İnsan aklının ürünü olan sanayileşme ve yanında getirdiği sağlık açısından zararlı yan ürünleri ile halk arasında akıl kaybı olarak görülen şizofreniye doğru istemsiz bir sürükleniş meydana gelmiş durumda. Çevre kirliliği alanında yapılacak iyileştirme çalışmalarının yalnız çevreye değil insan sağlığına da katkıları olacağı ise su götürmez bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Yasemen Kesimoğlu